Bu transferlerin devam edeceği sinyalinin gelmesinin ardından, Futbol Federasyonu ile kulüpler önlem alma çalışmalarına başladı.
Çünkü, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın ardından fiilen ikiye bölünen Kıbrıs’ta, zamanın siyasilerinin gelecek ve koltuk sevdası yüzünden 15 Kasım 1983’de kurdukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her alanda duvara toslayınca, spor dahil dünyanın tüm kapıları yüzümüze kapandı.
Başta, ekonomik, siyasi, kültürel ambargoların yanı sıra, dünyada insanları tek birleştiren enstruman olan sporda özellikle en popüler spor olan futbolda ambargolar derinleşince, dünyada tek başımıza kaldık.
Kıbrıs’ın birlşemesine taraf olan bir siyasinin tanımlaması ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulan “Mandıra Düzeni” içinde 29 yıldır yaşayan Kıbrıslı Türkler, dünyalı olmak için arayış içine girdi.
Bu bağlamda, Kuzey Kıbrıs’ın dünyaya açılması için elindeki tek kapı olan Türkiye kapısı sporda da kullanılma noktasına geldi.
Zaman, zaman Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında atletizm, basketbol, hentbol, voleybol gibi sporlarda dünyaya açılma denemesi yapsak da, bu konunda Türkiye atletizm takımı ile Londra Olimpiyatları’nda yarışan Melis Redif dışında çok da başarılı olunduğu söylenemez.
Zaten, KKTC tanınmadığı için yapılan her müsabakada, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı dururken, Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yarışmak bir başka dert.
Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yarışmak, müsabakalara katılmak bazı kişileri rahatsız etmeyebilir ama, alternatifsizlikten yarışmak bir Kıbrıslı Türk olarak, dünyanın kapılarının bize kapanması demektir diye düşünüyorum.
Sakın, ultra milliyetçiler hemen köpürmesin; hatta bizi vatan hainliği ile suçlamasın ama dünyanın 29 yıldır tanımadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile bu işi başaramadığımız bir gerçek.
Bu konuları aşmak için, son yıllarda büyük bir atak yapan, Kıbrıs’ta futbolu birleştirme misyonuna soyunan Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu, Kıbrıs’ta dünyada tanınan tek federasyon olan KOP ile FIFA nezaretinde görüşmelere başlaması, spordaki izolasyonların kalkacağına dair umut verdi.
Ne var ki, üç yıla yakın devam eden bu görüşmelerde Kıbrıslı Türklerin tüm iyi niyetine rağmen, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkler ile birilikte spor yapmasını bir türlü benimsememesi nedeniyle, kilitlendi.
İşte, bu noktada Saray Önü’nden öteye gidemeyen siyasi yapımıza sporu da ekleyince, Ledra Palace kapısında kalakaldık.
Bu arada, 20 Temmuz 1974’den beri futbolda dışa açılamamamızın başlattığı çöküntü, 15 Kasım 1983 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı ile dibe vurdu.
O günden beri bir arayış ve çıkış yolu arayan futbolumuz, bu yolu belki de trajik bir şekilde, Türkiye Bölgesel Ligi (BAL) takımlarının futbolcularımıza ilgi göstermesiyle, yeni bir boyut kazandı.
Ne kadar traji-komiktir ki, bir zamanlar Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Altay, Samsunspor, Bursaspor gibi, Türkiye Süper Ligi’ne denenmeye giden futbolcularımızın bugün, Türkiye Bölgesel Ligi’ne (BAL) gitmesini alkışlar hale geldik.
Ancak, bu konuda gerek Futbol Federasyonu, gerekse en mağdur durumda olan kulüplerimiz çaresizlikten ağlama duvarına dönüşürken, Futbol Federasyonu Başkanı Sertoğlu Bölgesel Amatör Lig’e olan akının, futbolumuzu bitirme noktasına geldiğini açıkladı.
Zaten, gayrı yasal olan liglerimizin futbolcuları güvence altına alan sözleşmeleri iptal etmesi, futbolcuların yakaladıkları ilk fırsatta kaçmalarına neden oldu.
Bu arada, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nu bir türlü muhatap kabul etmeyen Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi ve Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı Ali Düşmez’in YENİDÜZEN spor yazarlarından Hüseyin Kıral’a verdiği demeçte “futbolcularınıza sahip çıkın” yollu mesajı, Türkiye Futbol Federasyonu’nun Kıbrıs Türk futboluna bakış açısını bir kez daha gösterdi.
Ali Düşmez, Kuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren futbol kulüpleri amatör de olsa futbolcularını kendilerine bağlamak adına sözleşme yapmak zorunda olduğunu, aksi takdirde futbolcuyu kulübüne bağlayan hiçbir şey yoksa ve sistem bu şekilde devam ettiği sürece, bunların hep yaşanacağını sözlerine ekledi.
Evet, beyler, sistem dışında kalmakla, hukuk dışında kalmakla, dünyanın merkezini Saray Önü olarak kabul etmekle, KKTC’yi bitti. Bu saatten sonra, dükkan kapanmıştır. Son çıkan ışıkları kapatsın.