Mesela kral... Ya da padişah, imparator...
Sınırsız güce sahip bu “üstün” insanlar işin ayarını kaçıranca diktatör diye tanımlanır.
Günümüzde böylesi yapılar teker teker yıkılıyor.
Halkın seçimlerine verilen önemle giden sürecin ardından, kitleleri yönetenlerin artık belli bir süre aralığında görev yapmasına önem veriliyor.
Yani öyle “seçildim 40 sene bu işi yaparım” denilmiyor...
Çünkü bir insanın motivasyonu, heyecanı belli bir süreden sonra düşüyor.
Egosu, hırsı, hükmetme hevesi ve tekbaşlı hareket etme gibi olumsuz yönleri yükseliyor.
Memleketimde siyasilerin tümü de bu olumsuz özelliklerin içinde yüzüyor.
Siyasete girip de bırakanın sayısı parmakla gösteriliyor, ne yazık...
Aynı şey sporumuzda da geçerli.
Benim kanaatim, bir federasyon başkanının görev süresi 2/3 dönemi, yani 6 yılı aşmamalıdır...
6 yıl, o spor branşına kişinin tüm enerjisi ile hizmet etmesi için ideal bir süredir.
Mesele dürüst çalışılması, geçmişteki hizmetlerinin doğruluğu değildir.
Belli bir zamanın aşılması bıkkınlığı, tekdüzeliği, vizyon gerilemesini getirir.
O yüzden de ilgili spor branşı kendi kalıbı içinde sıkışıp kalır, gelişim olarak ilerleyemez...
Bakın bizim 32 federasyonumuza, ne kadar da çok başkan kalma heveslisi var...
Bu konuda kişilerin keyfini beklemek yerine Dernekler Yasası’na “bir kişi en fazla 3 dönem başkanlık yapabilir” maddesi eklenmeli ve sporun padişahlarına yeter denilmelidir.
TFF’NİN ÖNÜNDE EYLEM ZAMANI
Futbolcularımızın Türkiye BAL Ligi’ne göçü, kesinti yaşamadan devam ediyor.
Filiz fisans çıkarılması nedeni ile bu gidişilerin bir “transfer dönemi” içinde olması da gerekmiyor.
Kulüpler mağdur, ağlamayı beğeniyorlar. Haklılar da...
Bu kadar zaman kullandıkları sistem onları çok fena vurmuş durumda.
Sorunun çözümü konusunda ise tam bir tıkanıklık yaşanıyor.
TFF’ye bağlı Amatör Futbol Kulüpleri Konfederasyonu’na yazılan yazının üzerinden haftalar geçmiş.
Kimileri konu yönetimlerinde görüşülmedi bile diyor, kimileri de görüşüldü ancak kararı FIFA dolayısı ile açıklamaktan çekiniyorlar söyleminde ısrarcı.
Anlaşılan bizi dikkate alan yine yok.
Tüm bunlar yaşanırken KTFF’den flu bir açıklama geliyor: “Tüm taraflar 15 gün içinde soruna çözüm bulmazsa ligleri durdururuz”.
Hiçbir şey anlamadım.... Taraflar kim? Ne yapacak bu taraflar ? Muamma....
Hasan Sertoğlu’nun yerinde ben olsam bütün yönetimimi toplar, kulüpler, futbolcular ve hakemlerin dernek yönetimlerini de yanıma alır TFF Binası’nın önünde eylem yapardım.
Hakkımı söke söke alana kadar da oradan kaçmazdım. Bürokrasinin bittiği yerde, atılacak adım bellidir.
SAHA DERDİ VE ÇİFTLİK HOROZLUĞU
Popülist yöneticilerimiz sağ olsunlar, plansız programsız o kadar çok saha yaptılar ki, istense herkese yetecek kadar maç ve idman yapacak yer var.
Var olmasına var da, yine popülizm nedeni ile kimse kimseye sahasını elletmiyor.
Geçtiğimiz gün 3 Lefkoşa kulübü aynı sahada çakıştı.
Çetinkaya’nın Taksim Sahası harap kalınca, Hamitköy’ün sahası bakımda olunca, Attila Topaloğlu Sahası’nı kullanmak durumunda kaldı.
Ama orada olan bir diğer takım da Yenicami...
Kendilerine ayrılan kullanma saatleri içinde sahaya da kimseyi koydurmuyorlar. Kale arkasında ısınma hareketi bile yasak!
Peki de, Yenicami’nin Attila Topaloğlu Sahası’nda ne işi var?
1 milyon TL’ye kendilerine sentetik saha yapıldı, onu niye kullanmıyorlar?
Çünkü sentetik zararlıymış...
İyi o zaman, madem sentetik zemin olan Yusuf Kaptan Sahası’nı kullanmayacaklar, devretsinler.
Devlet de kendi kontrolüne alsın, ihtiyaç duyanlara program çerçevesinde kullandırsın.
Yani hem orda idman yapmayacaksın, hem de sıkı sıkı elinde tutup kimseye kullandırmayacaksın!