2015-09-25 00:58:30

Spor politikası, kaotik ortamı

ZEKİ KAYALP

25 Eylül 2015, 00:58

 Kaotik ortam da kimlik değişimini getirir
Hukuğun üstülüğü olan ülkelerde, devletlerin politikaları nettir. Memleketimiz bu politikalardan yoksun ve uzak kaldığı için kafasına esen, istediği politikayı çıkarına göre kullanıp adım atar. Spor bu sektörlerden biridir. Yıllardır ülkemizde doğru dürüst spor politikası olmadığını söyleyip, yazıyoruz. Spor politikasızlığı ülke gençliğini yok ediyor diye haykırıyoruz. Ancak bu gerçeği hiç bir siyasetçiye ve özellikle federasyonlara anlatamıyoruz. Gençlik yok olduktan sonra da “ah’larla”, “vah’larla” feryat ediyoruz.
Okulsporları, federasyonlar ve devlet üçgeni arasında inanılmaz uçurum var. Her kafadan bir ses çıkıtığı gibi çekememezlik hat safada. Bu üç kurum sanki de Türkiye’nin Güney Doğu bölgesinde birbirleriyle savaşıyor. Yardımlaşma, proje üretme yok. Her kurum kendine göre HARWARD, kendine göre İMPARATOR. Deyim yerindeyse her biri birer küçük cumhuriyetçik kurup rantı paylaşma derdinde.
Yasalarımız M.Ö yapıldığı için, günümüz sporuna hizmet edemiyor. Buna, en güzel örnek KTFF tüzüğü. “UEFA (adam gibi!) tüzük yap ve karşıma çık” dedi. KTFF de yıllardan sonra (adam!) olmaya karar verdi.
Ekonomik şartlar her geçen gün kötüye gittiği için, insanların tek düşüncesi “bireysel veya kurumsal kurtuluş”. Üniversitelerden bilimsel katkı göremiyoruz. Bilim yuvaları, proje üreten yerler deniyor ancak KKTC’de tam tersi, birer ticarethaneye dönüşmüş. Eğitimin kalitesinden, üretimden çok müşteri sayısı daha önemli.
Federasyonlar üçer beşer kişiyle yönetiliyor. Hizmet veriyor gibi görünüyor ama her geçen yıl yerin dibine bir adım yaklaşıyor. Kağıt üzerinde adları var, branşları yok denecek kadar az. Bir bağırtı, bir gürültüdür gidiyor.
Spor politikasızlığı bireyleri ve kurumları farklı arayışlara yitiyor. Ne hikmetse, devlet başta olmak üzere federasyonlar ve sözde bilim yuvaları kılını kıpırdatmıyor. Sistem 1960’larda ne ise, 2015’te de ayni. Halbuki, nüfus değişti. Şartlar değişti. Teknoloji değişti. Değişmeyen bizlerin beyin yapıları. Bu kafalarla değişmek de çok mümkün görünmüyor.
Toplum olarak nereye sarılacağımızı şaşırdık. Sağımız, solumuz, önümüz, arkamız hatta kendi içimiz dikenli telllerle çevrilmiş. Kimileri, FB’nin, GS’nin, BJK’nin derdinde. Dernekler vasıtasıyla Türkiye’deki kulüblerin ürünlerini, kombinelerini nasıl satın alırız yarışında. Kimileri güneydeki maçların. Kimileri Türkiye’deki federasyonlarla kurdukları ve tamamı yeme içme, gezme, uluslararası organizasyonlara gitme eğiliminde. Kimileri oyuncularımızı başka ülkelere pazarlama, kimileri de sporun ticarethanesini peşinde.
Peki, Kıbrıs Türk gençliği? Kıbrıs Türk gençliğinin varlığı ve sportif geleceği?
Açık söylemek gerekirse “Kimsenin UMRUNDA” değil.
Söz konusu böylesi kaotik, küskünlüklerin tavan yaptığı, çıkarın rüşvete dönüştüğü, çağ dışı yasaların hükümdar olduğu bir ortamda spora şekil vermek, sporu sürdürülebilir hale getirmek, sporu tabandan tavana yaymak mümkün olmaz.
Mümkün olan tek şey; Üç beş takımla salonlarda yarışabilmek. İki kulvarda pistte koşmak. Şikeye göz yummak. Kulüplerimizi satmak. Veyahut başka bir ülkenin kimliğiyle yarışmacı olmaktır.
Lütfen unutmayalım! Spor politikasızlığı kaotik ortamı, kaotik ortamlar da kimlik değişimini getirir.
Bunun adına da KKTC devleti denir...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.